Her keşfin bir hikâyesi vardır. Bizimde hikâyemiz 2019 yılında Kocaeli Müze Müdürü olarak atandığım yıla dayanmakta. Antik dönemde Bthinya bölgesi olarak bilinen bu bölgede görev yapmak benim için büyük bir şanstı.
Bölge kültür varlığı açısından çok zengin olmasının yanında ne yazı ki arkeolojik açıdan bilimsel çalışmalar yok denecek kadar azdı. Bir gün masamda otururken duvarda asılı Kocaeli haritasına bakarken Kocaeli’nin Karadeniz Bölgesi dikkatimi çekti. Dalgıç bir yönetici olmamın vermiş olduğu güvenle bu bölgede neler yapabilirim diye kendime sordum ve bölgeyi araştırmaya başladım. Araştırmalarım sırasında arkeolojik olarak Kocaeli’nin Karadeniz kıyılarının çok ihmal edildiğini gördüm. Akabinde Kültür Varlıları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’müze bir rapor yazarak Kocaeli’nin Karadeniz kıyılarında bir su altı araştırması yapmak istediğimi belirtim.
Çalışmalar 2020 yılında başladı
Aldığımız izinler çerçevesinde bir ekip kurudum. 2020 yılından itibaren Babalı kıyılarından başlayarak Bağırganlı’ya kadar 60 üstünde scuba dalışları gerçekleştirdik. Bu dalışlar sırasında Kerpe Koyu’nda tespit ettiğimiz seramik ve ticari amphora kalıntıları bizi çok heyecanlandırdı. Çevresinde yaptığımız araştırmada koyun sualtı kültür varlığı açsıdan zengin bir potansiyele sahip olduğunu tespit ettik. Bu veriler sonucunda 2021 yılında Kültür Varlıları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’müzden su altı kazı izini alarak müze müdürlüğü olarak su altı kazı ekibi oluşturduk ve çalışmalarımıza başladık. Kocaeli’nin Karadeniz kıyılarında 2020 yılı itibariyle arkeolojik sualtı kazı ve araştırma çalışmaları Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleri doğrultusunda Kocaeli Müze Müdürlüğü Sualtı Araştırma Ekibince sürdürülmektedir.
Ülkemizin Karadeniz kıyısında yapılan ilk bilimsel sualtı kazısı
Bu çalışmalar ülkemizin Karadeniz kıyısında yapılan ilk bilimsel sualtı kazısı olması açısından son derce önemlidir. Kazı çalışmaları Kandıra ilçesine bağlı Kıncıllı Köyü’nün Karadeniz’e kıyısı olan Antik Kalpe Limanı içinde kalan Kerpe Koyu’nda gerçekleştirilmektedir. Kerpe’de yapılan çalışmaları anlayabilmek için Antik Çağ’da Karadeniz’de yapılan deniz ticaretini iyi yorumlamak gerek.
Antik Çağ’da Karadeniz’de ticaret ağı
Karadeniz, yüzölçümü yaklaşık 460 bin kilometrekare ve ortalama derinliği 1300 metre olan, 5800 km kıyı şeridine sahip bir iç denizdir. Tuzluluk oranı %1,8 civarındadır. MÖ 7. bin yıla kadar bir tatlı su gölü olan Karadeniz, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının oluşmasıyla Ege ve Akdeniz ile birleşerek Akdeniz Havzası’nın önemli bir bölümü haline gelmiştir. Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don, Kuban, Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh gibi çok sayıda büyük nehir Karadeniz’e dökülür. Anadolu’nun, Avrupa’nın ve Rusya’nın iç kesimleri ile doğal bağlantı yolları oluşturan bu nehirler, Karadeniz’de taşımacılığın ve ticaretin gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
MÖ 8. yüzyıldan itibaren, başta Batı Anadolu’nun kıyı kenti Miletos olmak üzere, Ege Denizi’nin kıyı kentlerinden gelen denizcilerin, Karadeniz’in korunaklı koylarıyla, nehir ağızlarında kurduğu limanlar ve koloniler vasıtasıyla ticaret gelişmeye başlamıştır. Limanlarda kurulan ticaret kolonisine, İonia dilinde ‘emporia’, bu yerlerde gelişen koloni yerleşimine de ‘apoikiai’ adı verilmiştir.
Karadeniz’de arkaik ve klasik dönemlerde kurulan önemli ticaret merkezleri
Karadeniz’de arkaik ve klasik dönemlerde kurulan önemli ticaret merkezlerinin içinde, Kalpe (Kerpe-Kocaeli), Herakleia Pontika (Ereğli-Zonguldak), Sinope (Sinop), Trapezous (Trabzon), Dioskurias (Sohum-Abhazya), Tomis (Köstence-Romanya), Khersonessos (Sivastopol-Ukrayna), Olbia Pontika (Berezan-Ukrayna) ve Pantikapaion (Kerch-Kırım) gibi kentler bulunmaktadır. Bu dönemde Karadeniz’de deniz ticareti, büyük bir gelişim göstermiş, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde giderek artan bir biçimde gelişimini sürdürmüştür. Bu ticari hareketliliğin en önemli göstergesi ise sualtı araştırma ve kazılarında tespit edilen gemi batıkları ve de amphora kalıntılar olmuştur.
Kerpe tarihi
Kerpe Limanı konum itibariyle, Kefken Adası’nın yaklaşık olarak 8,5 km, Kefken’in 3 km güneybatısında, Kandıra merkezine ise 10 km kuzeydoğusunda ayrıca Göksu ve Sakarya nehirleri arasında yer almaktadır. Antik dönemde Bithynia Bölgesi sınırları içerisinde yer alan Kerpe / Kalpe, yerleşiminin ne zaman kurulduğuna dair herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Kerpe’nin MÖ 7. yüzyıl dolaylarında Miletli veya Megaralı kolonistler tarafından Karadeniz’de deniz ticaret yollarının genişlemesi, korunması ve daha fazla kullanılabilmesi için bir ‘emporion’ ve liman kenti olarak kurulduğu düşünülmektedir.
Kerpe / Kalpe tarihi hakkında net verilere sahip olmamakla birlikte yerleşimin adı ile ilgili değişimler çağlar boyunca gözlemlenmiştir. Yerleşim, Kalpe / Karpeia / Kirpe / Kirpeh / Karpis / Kalpas / Kerpe gibi birçok isim ile anılmıştır. Aynı dönemde farklı adlarla anıldığından bu adlandırmaları kronolojik olarak sıralandırmak oldukça güçtür.
Kerpe’nin antik dönemdeki kullanımı Kalpe, Grekçede çanak, çömlek ve bunlara benzer ürünler manasına geliyor olsa da kelimenin kökeni, Luvi / Pelasgos dilindeki kullanımı ile Kaluwa / Kala-uwa yani iskelelikten gelmektedir. Kerpe Limanı’nın ismi antik yazıtların çoğunda, anlaşılmaz bir şekilde Karpe veya Karpis şeklinde kullanılmıştır. Kerpe ismi için kullanılan Kalpe, ilk olarak Xenephon’un Anabasisi’nde yer almaktadır. Kalpe, Cebel-i Tarık’ın da antik adı olarak kullanılmıştır. Roma Dönemi’nden kalma Plinius yazışmalarında ise Kalpas veya Calpas olarak anılmaktadır. Calpas antik dönemde Kerpe’den denize dökülen akarsuyun adı olarak bilinmektedir. Bu adın yine antik dönemde Kerpe için kullanılan Kalpe ismi ile aynı kökene sahip olduğu aşikârdır. Plinius, mektuplarında Kerpe’den bahsederken ‘Calpas’ adını oldukça fazla kullanmıştır.
Kerpe çağlar boyunca birbirine yakın birçok isim ile anılmıştır. Bunun dilden dile aktarımda uğradığı farklılıklar olarak görmek mümkündür. Yerleşim yeri ve sahip olduğu limanın binlerce yıl kullanım görmesi ve birçok kültüre ev sahipliği yapmış olması da bu değişimlere neden olarak gösterilebilir. Yapılan çalışmalar, antik kaynaklar ve seyyahların betimlemelerinden yararlanarak, Kerpe tarihi ile ilgili verilere ulaşılmaktadır. Bölge ile ilgili çok fazla kaynağın bulunmaması, bilimsel çalışma sayısının oldukça az oluşu bölge tarihinin yeterince aydınlatılmasını etkilese de ulaşabildiğimiz veriler ışığında 1995 yılında Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın bölgede yapmış olduğu araştırmalara göre Kerpe’nin, Prehistorik dönemlerden itibaren yerleşim gördüğü sonucuna varabilmekteyiz.
Anabasis (On Binlerin Dönüşü)
Ksenphon Anabasis’inde Kerpe’nin bitki örtüsü ve koya hâkim liman şu şekilde tanımlanıyor: “Kalpe limanı adı verilen bu yer Asya Thrakia’sındadır. Pontos Euksenios’un girişinde bulunan ve Herakleia’ya kadar uzanan bu Thrakia, Pontos’a girerken sağda kalır. Kalpe Limanı deniz yoluyla bu şehirlerin birinden öbürüne gidilirken Byzantion ile Herakleia arasında yarı yoldadır. Yüksek bir burun denize doğru uzanır, denizde uzanan kısım en alçak kısmının yüksekliği yirmi kulaçtan aşağı olmayan sarp bir kayadır. Bu burnu karaya bağlayan kıstağın iç kısmı on bin kişiyi barındırmağa yeterlidir. Kayanın eteğinde kumsalı batıya bakan liman yer alır. Deniz kıyısında her türden birçok ağaç, özellikle de gemi yapımına elverişli ağaçlar vardır. Ülkenin geri kalan kısmı güzel ve geniştir birçok kalabalık köy vardır; çünkü toprak arpa, buğday, her çeşit sebze, darı, susam, yeterince incir üretir. Hoş bir şarap veren üzüm ve zeytin ağacı dışında her tür bitki burada yetişir.”
Kerpe sualtı kazı yöntemi
Kerpe Koyu’nun konumu, derinliği, kıyıya uzaklığı ve dalga gibi etkenler göz önünde bulundurulmuş ve sualtı kazı çalışması için en etkin sistemin su pompası kullanımı olduğu anlaşılmıştır. Bu sistemi sualtı kazı çalışmasına uyarlamak için ise özel olarak imal edilmiş nozullar ve bağlantı aparatları kullanılmıştır. Sistem daha sonra fiber bot üzerine monte edilerek çalışır hale getirilmiş ve çalışmalara katılan sualtı arkeologları tarafından kullanılmıştır.
Kazı çalışmasının yapılacağı alanlar plankareye ayrılarak, kuzey-güney doğrultusu harflerle, doğu-batı doğrultusu ise rakamlarla kodlanmıştır. Böylelikle sualtında tespit edilen kültür varlıklarının konumları sağlıklı bir şekilde belgelenmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalarda sağlam amphoralar, bol miktarda ticari amphora parçaları, korozyona uğramış metal, niteliksiz cüruf parçaları, değişik formlarda seramik eserler ve bunlara ait parçalar tespit edildi. Ayrıca eserler arasında bölgede bulunmayan 15-30 cm arasında değişen taşların varlığı dikkat çekti. Bu taşlar muhtemelen gemilerin ağırlık merkezinin aşağıya kaydırmak ve stabilitesini arttırmak amacıyla kullanılan safra taşı olmalıdır.
Analiz çalışmaları için açma alanı içinde tespit edilen hayvan kemikleri, aşırı derecede bozulmuş niteliksiz ahşap parçalarından örnekler alınarak analizleri yapılacaktır.
Bölgede ilk kez gerçekleştirilen sualtı kazı çalışmaları günümüz deniz tabanının 50-60 cm altında yoğun olarak ticari amphora ve seramik parçaları tespit edilen ender sualtı arkeolojik alanlarından bir olarak literatüre girmiştir. Buluntular, antik dönem ve sonrasında gerçekleştirilen ticaret/tedarik ile birlikte bölgenin sosyo-ekonomik yapısını göstermesi açısından son derce önemlidir. Kazı çalışmaları sırasında sayısal olarak en yoğun ele geçen buluntu grubunu amphoralar oluşturmaktadır.
Çeşitli gruplarda amphoralar
Amphoralar diğer buluntular Kocaeli ve çevresi özelinde, Bithynia Bölgesi’nin Helenistik, Roma Dönemi ve Osmanlı dönemi ticaret tarihine ışık tutacak niteliktedir. Bölgede yer alan kentlere deniz yolu ile ulaşan ürünlerin çıkış noktalarını, diğer bir deyişle üretim merkezlerini, göstermesi açısından önem taşımaktadır. Bir liman kenti olan İzmit’e (Nikomedia) ulaşan ürünler, kentte tüketilmiş olabileceği gibi, kıyıdan uzakta, iç kesimlerde yer alan kentlere de sevk edilmiş olmalıdır. Kent, bu anlamda, Bithynia Bölgesi’ne ulaştırılmak istenen ürünlerin aktarım yapıldığı bir liman olarak görev yapmış olmalıdır.
Bulunan amphoralar tipolojik olarak sınıflandırıldığında çok farklı formlar tespit edilmiştir. Ege Amphoraları, Doğu Akdeniz Amphoraları, Karadeniz, Marmara ve Kuzey Afrika Amphoraları olmak üzere gruplamak mümkündür.
2021 yılı kazı buluntuları ve kazı alanı çevresinde yapılan yüzey araştırmaları genel olarak değerlendirildiğinde en erken tarih veren buluntunun MÖ 4 yüzyıl, en geç tarih veren buluntunun ise MS 18. yüzyıl olması bölgenin ‘Klasik Dönem’den itibaren ‘Osmanlı Dönemi’ne kadar kullanıldığı göstermektedir. Kazı buluntularının yoğunluğu değerlendirildiğinde MS 3.-5. yüzyıllar arasına tarihlenen buluntuların sayısal olarak fazla olması limanın bu tarihler arasında yoğun olarak kullanıldığını işaret etmektedir.
‘Klasik Dönem’den ‘Osmanlı Dönemi’ne
2021 yılında Kerpe Koyu tabanında yapılan kazı ve yüzey araştırmalarından elde edilen buluntular genel olarak değerlendirildiğinde liman ve çevresinin ‘Klasik Dönem’den itibaren Osmanlı Dönemi’ne kadar yoğun olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır
Sonuç olarak Kerpe Bölgesi, Karadeniz kıyılarında antik çağdaki doğu-batı yönlü deniz ticaret rotasının merkezinde yer alması ile ‘Geç Antik Çağ’dan Osmanlı Dönemi’ne kadar neredeyse tüm Karadeniz ticari faaliyetinin kesintisiz olarak izlenebildiği önemli bir merkez olduğu kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkartılan kültür varlıkları ile belgelenmiştir.
Bilimsel veriler ışığında yürüttüğümüz kazı ve araştırmalar bugün olduğu gibi bundan sonra da daha somut veriler ortaya koyarak devam edecektir. Batı ve doğu arasındaki jeopolitik konumu açısından önemli bir noktada olan ve çok sayıda yıkıcı depreme rağmen çağlar boyunca, büyük bir sanayi ve ticaret merkezi olarak önemini koruyan Kocaeli Bölgesi’nin arkeolojik zenginliğine yeni boyutlar kazandıracaktır.
Yaptığımız çalışmalar sadece sualtı kazı ve araştırma çalışmalarıyla sınırlı kalmayarak, 2021 yılında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’müzün koordinasyonu ve Kocaeli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü öncülüğünde, Kandıra Belediyesi ortaklığı ile hazırladığımız Kerpe Sualtı Arkeoparkı Projesi, TC Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’nın 2022 Yılı Kırsal Kalkınma Mali Destek Programı çerçevesinde kabul edildi.
Bu sayede ülkemizde ilk defa insitü halinde bir sualtı arkeoparkı kurulmuş olacak. Proje kapsamında sualtı kazı çalışmaları sırasında çıkartılan kültür varlıkları, olduğu gibi korunarak paslanmaz krom çerçeve ve akrilik camdan özel olarak üretilen bir alanda dalış yapan turistlere gösterilecek, ayrıca sualtında oluşturulan ziyaretçi parkuruyla batık alanları, mendirek kalıntıları ve Karadeniz’in yaban ve bitki varlığını ziyaretçi dalgıçlara gösterilmiş olacak.
2022 yılında ise Cumhuriyet’imizin 100. yılı kapsamında Kocaeli Arkeoloji Müzemi’zde ‘Karadeniz’in Sessiz Limanı Kalpe’ adlı süreli bir sergi de açarak Kerpe ve çevresinde bulunan kültür varlıklarını halkın anlayabileceği şekilde düzenledik.
Sergide Karadeniz’in ‘Antik Dönem’den ‘Osmanlı Dönemi’ne kadar olan ticari ilişkilerini ve insanların yaşamlarına dair izleri sergide vurgulamaya çalıştık. 2020 yılından itibaren Kerpe’de yürüttüğümüz sualtı çalışmaları kapsamlı bir şekilde başlangıcından beri özveri ve kamusal bilinç çerçevesinde sürdürülmektedir. Öz veriyle yürütülen sualtı çalışmalarımız Kocaeli ilimizin kültürel ve turistik değerlerine farklı bir vizyon katacaktır. Kentimizin ve ülkemizin kültür ve turizm değerlerini korumak ve tanıtmak için halis ve nihai amacımız doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Metin ve fotoğraflar: Serkan Gedük
KARTEPE DERGİSİ 1. SAYI